Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)

Gönderen Konu: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)  (Okunma sayısı 5742 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

YasarAmca

  • Administrator
  • *
  • İleti: 708
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 43489 kez
  • Rep Puanı: 131
  • Cinsiyet: Bay
    • Ilahi-Ezgi.com
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« : 29 Nisan 2009, 02:52:29 »
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 2001 320 Kbps
8 / 00:00:47:57 / 320 Kbps:109,74 MB Flac:247 MB





Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 2001 320 Kbps (8 / 47:57)
------------------------------------------
Dursun Ali Erzincanlı - 1 Sen Yoktun  (09:10)
Dursun Ali Erzincanlı - 2 Kaybedenler  (03:16)
Dursun Ali Erzincanlı - 3 Sensiz Değil  (04:49)
Dursun Ali Erzincanlı - 4 Necid Çölleri  (06:50)
Dursun Ali Erzincanlı - 5 Sen Gidince  (08:33)
Dursun Ali Erzincanlı - 6 Asude Bir Şafak  (06:26)
Dursun Ali Erzincanlı - 7 Şehre Dön Efendim  (06:24)
Dursun Ali Erzincanlı - 8 Aşkına  (02:30)

Bu icerigi gorebilmeniz icin yapmaniz gerekenler:
  • içeriği görmek için tesekkur butonuna tiklamaniz gerekir (Mesajin sag kosesinde)
« Son Düzenleme: 27 Mayıs 2021, 19:25:14 Gönderen: hasanyöndem »
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

kenankamil

  • Ziyaretçi
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #1 : 05 Mayıs 2011, 06:20:12 »
paylaşım için teşekkür ederim eline sağlık
 

mesut

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1494
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 159 kez
  • Rep Puanı: 5
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #2 : 05 Mayıs 2011, 14:50:07 »
Paylaşım için teşekkürler
 

hamza_571

  • Ziyaretçi
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #3 : 01 Eylül 2011, 14:53:13 »
allahrazı olsun
 

emrah.dedo

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1102
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1068 kez
  • Rep Puanı: 52
  • Cinsiyet: Bay
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #4 : 30 Ekim 2011, 18:54:48 »
SAOL
halka hizmet.hakka hizmettir
 

muvahhidim

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 1697
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1146 kez
  • Rep Puanı: 43
  • Cinsiyet: Bay
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #5 : 09 Aralık 2011, 20:28:20 »
Paylaşım için Allah (c.c) razı olsun..

 

ilahiezgi

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 2957
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1480 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #6 : 19 Ocak 2013, 05:55:56 »
Allah razı olsun.
 

diamon63

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 3761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 194 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #7 : 28 Ekim 2014, 07:29:06 »
Allah razı olsun.
 

hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6034
  • Etkinlik:
    2.8%
  • Tesekkur Edildi: 3646 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #8 : 30 Haziran 2016, 23:15:36 »
Teşekkür ederim ALLAH razı olsun
 

aCaD

  • Acemi Üye
  • **
  • İleti: 94
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 48 kez
  • Rep Puanı: 0
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #9 : 05 Temmuz 2016, 01:30:31 »
Allah razı olsun
 

esc123

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 7
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #10 : 25 Temmuz 2016, 15:47:29 »
Vatan sever gerçek bir şair.
 

yigido8499

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 127
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 5 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #11 : 05 Nisan 2017, 12:59:46 »
Allah razı olsun...
 

erkandyk23

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1314
  • Etkinlik:
    0.4%
  • Tesekkur Edildi: 327 kez
  • Rep Puanı: 3
  • Cinsiyet: Bay
  • ÇORUM
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #12 : 29 Ocak 2018, 19:56:12 »
PAYLAŞIMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.
EMEĞİNİZE VE ELLERİNİZE SAĞLIK SAĞOLUN...
DARISI DİĞER ALBÜMLERE...
 

mehmet55

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 100
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 10 kez
  • Rep Puanı: 1
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #13 : 21 Eylül 2018, 21:11:24 »
çok teşekkürler
 

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9346
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2295 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #14 : 08 Kasım 2018, 12:47:47 »
ALLAH (C.C.) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler.
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık.
 

emrekrs

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1223
  • Etkinlik:
    4.4%
  • Tesekkur Edildi: 145 kez
  • Rep Puanı: 1
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #15 : 19 Aralık 2018, 16:15:36 »
Allah razı olsun emeqinize saqlık teşekkürler
كُنْ فَيَكُونُ
 

erten86

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 6995
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 238 kez
  • Rep Puanı: 1
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #16 : 07 Mart 2019, 10:07:17 »
Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...
 

hasanyöndem

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 3277
  • Etkinlik:
    1.2%
  • Tesekkur Edildi: 1516 kez
  • Rep Puanı: 151
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #17 : 27 Mayıs 2021, 19:27:30 »


Sessizlik; söyleyecek sözü olmayanın değil, boş lafta gözü olmayanın işidir
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

Hasan_54

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 4087
  • Etkinlik:
    3.2%
  • Tesekkur Edildi: 460 kez
  • Rep Puanı: 150
  • Cinsiyet: Bay
  • ☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽
    • MEKKE FM
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #18 : 08 Kasım 2021, 01:45:49 »
Emeği Geçenlerden Allah Razı ve Memnun Olsun...
☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽

owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Merkez :  Sakarya
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3615
  • Etkinlik:
    2.8%
  • Tesekkur Edildi: 853 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #19 : 16 Ocak 2022, 08:30:46 »
SENSİZ DEĞİL
İstanbul sokakları da sensiz değil bilirim.
Medine kadar aydınlık olmasa da gecelerimiz,
Karanlık boşaltsa da siyahını üstümüze,
Salât’ımız var sana
Selâmımız var sana
Sultanım!
Aşkına esir olmuş yürekleri sen bilirsin.
Sevgine adanmış hayatları tanırsın sen.
Çektikleri acıyı… Yalnızlığı…
Gözlere dolup dolup boşalan yaşları sen bilirsin,
Uykuya inat hıçkırıklara boğulanları tanırsın sen
Yaşadıkları ızdırabı… Hüznü…
Sultanım.
İstanbul sokakları da sensiz değil bilirim.
Aydan ak yüzünün hayaliyle dolaşırız Eyüp’ü
Sultanlar sultanının ev sahibine deriz ki;
Salât’ımız var o’na
Selâmımız var o’na
Sultanım!
Annesizliğin burukluğunu sen bilirsin.
Allah’tan gayrı kimsesi olmayanı tanırsın sen.
Ürkekliğini, masumluğunu
Rahmân’a dayananları sen bilirsin
Kulluğuyla övünenleri tanırsın sen
Kul gibi yaşayanları.
Sultanım!
İstanbul sokakları da sensiz değil bilirim.
Düşen her yağmur damlasında rahmetinden ışık var.
Kalbimizde virdin, ruhumuzda nûr’un var.
Salât’ımız var sonra,
Selâm’ımız var sana
Sultanım!
Allah’a giden yolu sen bilirsin,
Yolu da yolcuyu da tanırsın sen
Vefa ile gidişinden
Sübhân’a yönelmeyi sen bilirsin.
Utanarak af dileyeni tanırsın sen mahcubiyetini, samimiyetini… Sultanım
İstanbul sokakları da sensiz değil bilirim.
Medine kadar aydınlık olmasa da gecelerimiz,
Karanlık boşaltsa da siyahını üstümüze,
Salât’ımız var sana
Selâmımız var sana
Sultanım!
Aşkına esir olmuş yürekleri sen bilirsin.
Sevgine adanmış hayatları tanırsın sen.
Çektikleri acıyı… Yalnızlığı…
Gözlere dolup dolup boşalan yaşları sen bilirsin,
Uykuya inat hıçkırıklara boğulanları tanırsın sen
Yaşadıkları ızdırabı… Hüznü…
Sultanım.

KAYBEDENLER
Mescide-i Nebevi’de ayakkabısını kaybeden çocuk
kaç defa aradılar sana onları
kaç defa döne döne ama her defasında buldun ya
bir işaretti bu aramalar bulmaların sevincini taşır içimde
her arama bulmaların önsözüdür hakikatte
aramalarda şirin mi olurmuş böyle
hele ardından Medine kokulu bir çay
otel odalarından yayılan uhuvveti taşırdı peygamber misafirlerine
ikindi sonrası pazar yerinde gezinmeler mescidin bahçesinde sağında solunda her yerinde
çeşit çeşit hurma ve bir çocuğun ilgisini çekecek okadar süslü pazarlar
ve bir Cuma sabahı
bilinen sabahlardan değil bilinen Cuma’lardan değil
oraya has bir sabah oraya has bir Cuma
yalnız yapılan uzunca bir yolculuk
genç yolda ihtiyarsa hasta vaziyetinde otelde
hastaymış ya ziyaret iptal
oysa kendisi iptal oldu farkında değil
bir bilse gitmenin kalmaktan faydalı olduğunu
o topraklardaki bir adımın ne anlama geldiğini bir bilse
o toprakları eşsiz yapan sevgiliyi bir bilebilse
bilecek bir gün ama çok uzaklardaki bir bilgi olacak
ve bir akşam uçaklara bakacak ve bir sabah gözleri uçaklarda
batan güneş gökyüzünü kana buladığında oralarda olmaya can atacak ama nafile
Mescide-i Nebevi’de ayakkabısını kaybeden çocuk
öyle kaybetmeler var ki bulmak yok sonunda
Medine-i Münevvere’de bulunması gerekeni bulduysan kaybetme onu çünkü o varsa her şey var

AŞKINA
Sana âşık olanların
sana aşkla yananların sevdası var içimde
her birinin gözlerinde bir Mekke
yüreğinde Medine-i Münevvere yaşıyor
sana hasret duyanların,
yalnız seni ananların özlemi var içimde
gözlerinde senden kalma bir hayâ
sözlerinde muhabbetin yaşıyor. Taşlar yağsa üstlerine ey nebi!
Taif’teki şefkatin var.
kovulsalar yurtlarından
Medine’ye hicretin var.
terk edilse bir köşede
dost olarak himmetin var.
Sıddık misal sadıkların
Ömer sözlü adillerin
Osman yüzlü, Ali gözlü ümmetin var.
Hem Kur’an’ın, sünnetin var.

NECİD ÇÖLLERİ
“Menâhâ”dan geçiyorduk, ikindi olmuştu.
çıkınca karşıma sevgilimin yeşil yurdu,
gözüm karardı, atıldım çekici kucağına;
yarıp cemaati düştüm direklerin dibine.
sonunda bir yere, fakat, gömünce varlığımı,
yavaş yavaş o demin duyduğum derin heyecan,
içimde dondu da bir titreme koptu ruhumdan;
ki varlığımdaki her zerre ayrı ayrı ürperdi!
önümde Allah sevgisi ve saygısıyla titrerdi.
yer yer kabaran rengarenk sayfalarıyla
donmuş gölgeler halinde bir sessiz dünya!
evet, o koskoca âlem…tunuslu, afganlı,
transvalli, buharalı, Çinli, sudanlı,
habeşli, hiveli, kaşgarlı, yerli, hersekli,
serendib’in, cava’nın, mağrib’in bütün şekli,
kısaca attığı kollar, batı tarafından.
cihan cihan dolaşıp doğunun son noktasına giden,
o asil ailenin sayısız evlatları,
hûzur içinde bırakmış bu mahşer âbâdı.
ne manzaraydı allah’ım o sessiz karmaşa!
ki seyrederken ansızın vecde geldi ruh ve melekler âlemi,
coşup beşi birden yanık minarelerin,
huda’yı bağrına basmış yığın yığın insanın,
gömülmüş olduğu okyanusu dalgalandırdı;
deminki mahşeri inletti, sûru andırdı.
birinci “ eşhedü en-la ilahe illallah”
seslenişiyle dönerken gökyüzüne doğru yüzler,
peygamberin tertemiz kabrinin de aynı kabulü,
derinden gelen seslerle tekrarladığı duyuldu.
yüzler o sesleri yankılayan yere dönmüştü şimdi.
artık çevreye hakim olan onun sesleriydi.
ikinci şahadet dalgasıyla aynı uzun yankı
allah’ın birliğini yerden için için ilan etti.
üçüncü defa yapılan şahadetle birlikte sardı mesafeleri,
muhammet’in sonsuzlukta karar kılan hatırası
nasıl bir uğultuydu o hatıranın peşinden dalgalanan!
nasıl uyanmadı bilmem ki uykudan cânan?
çevresi bunca zamandır ki inliyor az mı?
kıyametin kopmasına kadar yoksa hiç uyanmaz mı?
nasıl sığar ki allah’ım hayale, akla,
şu cananın yattığı yeri kucaklayan demir kafes,
yerinden oynamayan dağ kadar vücudunda,
bütün bu coşkuyu, ürpermeleri duysunda,
o ezeli sevgili hassas ve nazik ruhu ile,
uyanmasın koca bir mahşerin iniltisiyle?
minareler yeniden “ lâ ilahe illâ’llah”
seslenişleriyle coşarken birden ayağa kalkan
yerdeki saflar varıp durdu allah’ın huzuruna;
bir gürültüsüz inilti yayıldı bütün uzaklıklara.
önümde mazlum ümmetiyle peygamber;
gözümde sel gibi yaşlar, içimde titremeler;
ne irademe sahip, ne alışkanlıklarıma tâbi.
bu insan kasırgası ortasında kararını kaybetmiş,
sularla engine düşmüş bir sandal gibi,
-ki şimdi üste çıkar, şimdi bulmak üzre dibi,
iner iner silinir şimdi tâ uzaklarda.
yavaş yavaş kabaran dalgalarla kalkar da,
görünür yeniden öyle çalkanıp durarak;
acz içinde yere kapandım nihayet kendimden geçerek!
ayılmışım ki; o dehşetli kasırga, o coşku,
durgun bir hale dönüşmüş de, bekliyor dehşet içinde.
inince yerlere mahfilden sonunda bir inilti,
boşandı gitti o binlerce gönülden “amin!”
boyun bükük, kol açık gökyüzüne, göz kapanık;
ne inliyor o cemaat, ne inliyor artık!
fezayı dolduran eller ki allah’a yalvarıyor;
yarıp da boşluğu bir nur desteği arıyor!
bu başka başka diller, bu karmakarışık sesler,
birer yakarış idi Allah’a…üstelik hep aynı yakarış.
evet şu önde duran ihtiyar serendipli,
ya arka saflara düşmüş zavallı mağripli,
dalıp dalıp gidiyorken merhamet semâsına,
gerek bu dünyaya ait, gerekse âhirete,
ne istesin ki onunla beraber ben de istemeyeyim?
şu ben ki herbirinin ayrı ayrı kardeşiyim.
ezelde konuşan ruhlara ayrılık var mı?
dünya yıkılsa bu birlik yerinden oynar mı?
olunca minberimiz, arş’ımız, hüdâ’mız bir;
benim de beklediğim nur, onun da gayesidir.
henüz dua ediyordum ki,” ya Rasulallah!”
sesi kükreyerek kanatlanmış bir siyah hayal,
basıp eşikleri tutmuş yığınla gölgelere,
süzüldü uçtaki babüs selam önünde yere.
korkunç haykırışı hâlâ fezada çınlardı,
ki yeniden yükselip yardı geçti uzaklıkları.
düşünce peygamber kabrinin ayaklarına,
sarıldı göğsüne çarpan demir kuşaklarına.
dikildi sevgili’nin kabri önünde kendinden geçerek,
inleyerek diyordu ki;
“ ey nebi! şu halime bak,
nasıl ki gün kızınca bağrı yanar çölün,
benim de ruhumu yaktıkça yaktı ayrılığın.
temiz ocağına can atmak istedim durdum,
gerildi karşıma yıllarca ailem yurdum.
“ tahammül et” dediler,hangi bir zamana kadar?
tahammül ne kadar uzasa da onun da bir sonu var.
gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak,
önümde durmadı artık, ne ev bark, ne ocak.
yıkıldı hepsi ben açtım sudan ülkesini,
üç ay mekke diyip çiğnedim çölü,
kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada,
yetişmeseydin eğer ya muhammed imdada.
eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin,
akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin.
iraem iradene boyun eğdiği günden beri,
bana yollarda bir an bile durmak haram oldu.
yaratılışın bütün ihtişamlı eseriyle dertleştim,
gecelere derdimi döktüm, dağları söylettim.
aylarca yanıp tutuşmaktan yummadım gözümü,
yıldızlara sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
ayrılık eziyetine katlandım elli üç senedir.
sonunda alnıma çarpan bu zalim örtü nedir?
beş altı sineyi ayrılık acısıyla bırakarak,
sana gelen yüreklere mahrumiyet mi, yoksa merhamet mi gerek?
demirden örtüne kaldır temiz mezarından,
bu hasta ruhumu artık ayırma toprağından…
nedir o meşale? nurun mu ya Rasulallah!
sessizlik içinde bir an geçti.. sonra bir kısa “ah”
ne gördüm? oh!.. serilmiş yere sudanlı…
başında ağlayarak bir zavallı seylanlı,
öpüp öpüp kapıyor elleriyle gözlerini.
dışarı çıkarılıp bitince yıkanıp kefenlenmesi,
bakî’ya gitti şehidin fâni vücudu,
ancak haremden ayrılmadı ölümsüz ruhu.

ŞEHRE DÖN EFENDİM
Yıllar yılıydı…
Çölde alevler ve küfürler kavuruyordu insanlığı.
Sözcükler yetim, sevgiler hançer sokumlarına mahkûmdu. Zamansız açan goncalardan kan akardı gülistanlara. Çırçır böceklerinin rüya aralığında cinayetler işlenir; babalar kızlarını gömerdi toprağa.
Masum kelebekler çarmıha gerilmekteydi, yalnızca masum ve narin oldukları için. Güçsüzlerin gücünü emerek güçlenirdi güçlüler…
Yıllar yılıydı…
Ve bir gün, Ebabiller, kara yere kardılar Ebrehenin fillerini asit yağmurlarınca. O gün, bir gonca, ana rahminde yetim kalmıştı ve Kabe’nin duvarını bir kırlangıçtı çığlık çığlığa kucaklayan Cebrail kanatlarıyla… Bir şair kollarını açmış yalvarıyordu Ukaz panayırında: Yaklaşıyor yaklaşmakta olan!.. Yaklaşıyor yaklaşmakta olan!..
Kokunu ver bana Gülüm, boyanı ver bana!..
Mahmurluğuma ıtır ıtır sabûh, dimağıma elvan elvan lezzet ol…
Kokunu ver bana Gülüm, boyanı ver bana!..
Ya Seninle kendimi bulayım ya,
Ya kendimden geçeyim yeniden.
Ya renginle boyanayım, ya rengin girsin yeniden rüyama;
ve bir daha mahşerde uyanayım.
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin Efendim
Hak’tan bize sultân-ı müeyyedsin efendim
Avizesi cevzâ, ışığı dolunay idi gecenin…
Bir Gül açtı, ve yeminler edildi ömrüne.
Bir Gül açtı, taşırdı sevinç ırmaklarını.
Bir Gül açtı, ve dünya ilk kez dünya olduğunu anladı.
Bir Gül açtı, varlık doruğa ulaştı.
Bir Gül açtı, ve önünden sonu hayırlı oldu beşeriyetin.
Yeleleri rüzgâra yaslanmış küheylanlar şaha kalktılar sonra, Semaveden Saveye, Bahiradan Nuşirevana, haberler ilettiler dört bir yandan.
Muştular size ve bize!.. dediler, Muştular toprağa ve suya!..
Kadim haberlerin haberi geldi.
Karanlık gecenin kara bulutlarına dolunay doğdu.
Şafak serinliğini dupduru sularla yıkadı melekler,
ve gecenin rengiyle taradılar saçlarını Gül yüzlünün.
Aynalara asılıp kaldı baharlar.
Zaman ne kutlu zaman oldu, çağlar ne saadetli çağlar…
Sevgioğulları oymağında…
Sevinçli çocukların yüzünde…
Kırağı çalmayan gül dallarında…
Hep seçilmiş kullardı…
Hep seçilmiş kalplerdi…
El ele ve yan yana…
Bir Gül’ün kokusuyla mest,
bir Gülün rengiyle sarhoş!..
Hep seçilmiş kullardı…
Hep seçilmiş kalplerdi…
Kokunu ver bana Gülüm, boyanı ver bana!..
Mahmurluğuma ıtır ıtır sabûh, dimağıma elvan elvan lezzet ol…
Kokunu ver bana Gülüm, boyanı ver bana!..
Ya Seninle kendimi bulayım ya,
Ya kendimden geçeyim yeniden.
Ya renginle boyanayım, ya rengin girsin yeniden rüyama;
ve bir daha mahşerde uyanayım.
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin Efendim
Hak’tan bize Sultân-ı Müeyyedsin Efendim

SEN YOKTUN
Sen yoktun…
Hz Âdem’deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Âdem nuruna affedildi
Arafat bu affa şâhitti
Sen yoktun
Nuh’un gemisindeydi nurun…
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Taprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeple
Tûfan, nurunu selamladı edeple…
Sen yoktun…
Hz.İsmail’in alnındaydı nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
“Rabbimiz” dedi,
“Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Âmin dedi on sekiz bin âlem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak
Âmin dedi İsmail.
Hira Nur dağı âmin diyerek ayağa kalktı
Medine’den adı Uhud olan bir âmin yankılandı Sevr dağında.
Sen yoktun…
Hz.İsa “Ahmed” diye muştuladı seni
Âlemlerin Efendisi diye sana seslendi.
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..
Çünkü bu âlemin reisi geliyor…
Bekleyin Ahmed geliyor.
Kâinata rahmet geliyor.
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun…
Sen yoktun Sultânım,
Hz. Abdullah’ın alnındaydı nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Huteyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
Ağlayarak süslediler ölüme…
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi…
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.
Melekler süslüyordu hirâyı.
Efendisine hazırlanıyordu Cebel-i Nur,
Efendisine hazırlanıyordu Mekke.
Âlem Efendisine hazırlanıyordu
Kâinatın gözü Hz. Âmine’deydi.
Toprak yalvarıyordu Rabbine,
Allahım gönder artık diyordu.
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada
Ve bir gelişin vardı ya Rasulallah,
Bir inişin vardı yeryüzüne…
Önünde Cebrail!
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yeryüzüne…
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.
Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.
Herşey sus pus olmuştu.
Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!
Kâinat bir isim duymak istiyordu.
Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini.
Muhammed!
Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta!
Sana o adı veren rahmana kurbanız
Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şehadet parmağını,
Yağmurları salsın Allah.
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.
Yeterki sen iste,
Sen iste yarasulallah
Deki ben kimim?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente Rasulullah desin.
Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhut dardı
Hendek yârdı.
Yiğitlerin vardı.
Ölmek için yarışan yiğitler…
Hele bir Enes’in vardı senin.
Enes bin Nadr…
Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu.
Onlar da
“Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince
Enes kükremiş:
“ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti.
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
Hem de ne şehit ey nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.
Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu…
Musab Bin Umeyr’in vardı senin.
Uhut’ta sancağını taşıyan.
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi.
Ebu Hureyre’n vardı…
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.
Sen anlardın,
Ya Ebâhir gel! Derdin.
Ve sen gittin…
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı.
Hasretin kaldı göklerde.
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed Rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.
Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu.
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi.
Ama sen bırakmazsın bizi.
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz.
Ebutalip Şam’a giderken devesinin önüne geçip
Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin.
Ne anam var ne babam…
Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden.
Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!
Bırakma bizi ki; Allah;
Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor.
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti Rahman.
Kulluğu seninle tanıdık.
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz Ömer umre için senden izin isteyince,
“Kardeşcik” dedin ona,
Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?
Bizler Ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için
Ey Rabbimiz!
Rasulünü anışımızdan haberdar et!
O’na binler salât, binler selam!
Habibine Makam-ı Mahmut’u ver
O’na vesileyi lutfet.
O’nu Refik-i Âlâya yükselt
Bizi de affet
O’nun hatrına affet
Zatının hatrına Affet.

SEN GİDİNCE
Sevgili!
Sen Gitmiştin…
Koyup Bir Başımıza, Gurbetlerine Salmıştın Bizi.
Yetim Kaldık, Öksüz Kaldık.
Sen Gitmiştin… Akşamlar İniyor Şimdi Dağlara
Ve Hasretimiz Yankılanıyor Yamaçlarda.
Sevgili!
Sen Aşk İkliminde Sultan
Sen Güzellik Şahikasında Dolunay
Sen Vefa Göğünde Hilâl
Biz Bir Bakışının Dilencisi, Biz Dolunay Tutkunları
Güzellik Ordusunun Hakanı Sen;
Gam Ruzigârında Gedalar Biz.
Sen Sabah Yıldızlarının Işığı;
Biz Gaflet Uykusunda Kervancı
Dert Ve Keder Denizinde Çığlık Çığlığayız Biz,
Kumrular Ve Bülbüller Seni Bestelemekte Oysa.
Çığlıklarımızı Bestelere Karıştırıver Efendim!
Düşkünlerine, Savrulmuşlarına Kulak Ver.
İtivermezsin Elinin Tersiyle Bizi,
Değil Mi Efendim?…
Sana Muhtacız!..
Sana En Fazla Muhtacız
En Fazla Sana Muhtacız.
Uyandır Bizi Uykumuzdan…
Gel Ey Sevgili!
Bir Gelişle Gel, Bir Gülüşle Gel.
Doğ Ufkumuza, Sar Dünyamızı
Gir Gönlümüze Yeniden
Sana Muhtacız..
……..
Sen Gitmiştin…
Seninle Birlikte Herşeylerimiz Gitti.
Şehitlerimiz Kefenlerinden Sıyrıldı Senden Sonra
Kanlarımız Sahralar Doldurdu
Kelimelerimiz Anlamlarını Yitirdi.
Kutlu Erlerimiz Tutsak Oldu Nefis Ordularına.
Sen Gitmiştin…
Aşk Dervişleri Avare, Pejmürde, Hercâi Rüzgârlara Kapıldılar.
Dönüşlerinin Ahengini Kırdılar.
Bölük Bölük Kadınlarımız
Grup Grup Erlerimiz,
Demet Demet Çocuklarımız,
Kimi Güler, Kimi Ağlarken Yitirdiler Kendilerini.
Ve Sen Gitmiştin Efendim.
Sen Gidince Ey Sevgililer Sevgilisi,
Güvercilerimiz Tuzaklara Esir Düştü.
Hüdhüdlerimizin Mil Çekildi Gözlerine.
Artık Düşmanlarımız Dostlar Arasında,
Dostumuzdüşman İçinde.
Divanelere Döndük, Yaya Kaldık Yolunda.
Kendimizi Unuttuk, Seni Bilmez Olduk.
Sana Muhtacız!..
Sana En Fazla Muhtacız
En Fazla Sana Muhtacız.
Uyandır Bizi Uykumuzdan…
Gel Ey Sevgili!
Bir Gelişle Gel, Bir Gülüşle Gel.
Doğ Ufkumuza, Sar Dünyamızı
Gir Gönlümüze Yeniden
Sana Muhtacız..
Sevgili!
Nasıl İltica Edelim Sana;
Huzuruna Nasıl Varalım, Yalvaralım?
Kemter Karıncalar Nice Mümkün Halini Süleymana Arz?
Güneş Huzurunda Mumların Okunmazken Esamesi,
Pervaneler Bahsetsin Mi Varlıktan?
Ve Duyurabilsin Mi Sesini?..
Efendim Duyar Mısın Sesimizi?

ASUDE BİR ŞAFAK
Hatıranın cihanı bir daha velveleye verişiyle, seni düşünüyor, daha binlercesine muntazır gözler olarak lütfunu diliyor ve dileniyoruz.. Ey ak alınlı, açık yüzlü, serverler serveri! Bilsen, gündüzlerin bulandığı, gecelerin karardığı şu günlerde, âleme ab-ı hayat getiren mücessem hikmet ağzının bârına ne kadar muhtacız. Eğer canı dudağına gelmişlere bir nazar ediversen, rengi solmuşlara, yolda kalmışlara hayat olacak bakışın, semamızda hayta kuşları uçuracak. Ey adına, güneşin kemerine mercan dizilen serfirâz! Devran kurulduğu günden beri senin bir bestecin ve şu dönüp duran küçük yuvarlak, edeple sana ninni söyleyen ve her nâmesinde bin bülbül ahı gizli bir dayen. Mülk denen muamma senin dilin, melekût, o sadeften içre gönlündür. Dilini aç, yeniden inciler saçılsın, kapındaki dilencilere mutluluk gelsin. Şu bizim gecenin kıvırcık saçlarını sen tara, gönlümüzde asude bir şafak şem’ası yak. Ve krallara taç giydiren o elinle, ikiye ayırdığın ayın hilâl olmuş bir parçasını, taç diye başımıza koy, bu yoksullara sultanlık bağışla. Sen firuze kubbeler üzerinde elden ele gezen bir gülsün! Ama şanına sezâ hürmeti gösteremedik. Sen de bu asrın bilmemişlerine, görmemişlerine kırılma. Kurtuluş sabahı senin zülfünün teline takılmıştır. Gönlümüze doğ, sultan olduğunu bir daha içimize duyuruver. Ey Medine varlığına bir peçe ravza! Sen bir yere, bir zamana mahsus olamazsın. Her yerde, her zaman, herkesin gönlünde, tek varlık incisi sensin. Artık varlığına gül! Güller açılıp âlem bir hoş olsun. Gamzende çiçekler açtıkça açsın. Ve sâbâ rüzgârı uğradığı her yerde, o kokuyu sürünsün gezsin. Köyüne uğramadığımızı yüzümüze vurma! Eğer sıkılmasaydık, kusurlarımızın ağırlığını omuzlarımızda duymasaydık ve şu kayıtlardan, bentlerden kurtulsaydık, bir âh ile huzurunu velveleye verip, gelmişe yeni bir aşk erkânı öğretirdik. Senin köyünün bir avuç çakılı cihanlara bedeldir. Toprağını göze sürme yapma, bin sultanlıktan yeğdir. Bütün kusurlarımıza rağmen, diktiğin işaretlerin dibinde, tavafta, Arafat’ta, Müzdelife’de, Mina’da ve sonra günahlardan arınmışlara karışarak, yeşil parmağı ile mübarek ruhuna işaret eden temiz kubbenin altında, eletek açanlarla hayalen huzuruna geliyor ve sıkıla sıkıla içimizde keşfedilmemiş dertleri yine sana açıyoruz. Sevmeyen gönüllerimizi, ehramlaşan benliğimizi, Cehennem gibi öfkemizi, affetmeyi unuttuğumuzu, içimize yabancı kalışımızı, şefkat cemaline arzediyoruz. emrolunduğu şeylerin onda birini yaparsa kurtulur, diye ferman ettiğin bir yığın mücrim olarak, vaadini kalkan yaparak, büyük ümitlerle, kavuşma yerine mahrem olmak için çırpınıyoruz. Ey şanı yüce Nebi! Atının yularını şu günahkâr ellere ver. Senin seyisin ve nöbettarın olarak, şu bâkir ülkenin bütün bağ ve bostanını sana gezdirelim. Nefesin âb-ı hayat olsun bu çöle. Gökten yıldızları indirip, atının ayaklarının altına serelim. Yok, eğer istersen saç ve sakalımızla geçtiğin yerleri süpürüp, varlığımızı yoluna kaldırım taşları gibi dökelim. Yeter ki, nefislere hayat veren nefesini, omuzlarımızda duyalım.
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

andrewmemut

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2613
  • Etkinlik:
    0.2%
  • Tesekkur Edildi: 244 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 2 (2001)
« Yanıtla #20 : 29 Eylül 2023, 01:46:41 »
ALLAH Razı Olsun Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık çok Teşekkür ederim