Reha Yeprem - Taha - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006

Gönderen Konu: Reha Yeprem - Taha - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006  (Okunma sayısı 2882 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11762
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 309687 kez
  • Rep Puanı: 582
  • Cinsiyet: Bay

Reha Yeprem - Taha - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006 - 320 Kbps - Wav
10 / 00:00:59:06 / 135,30 MB - 618 MB





Reha Yeprem - Taha - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006 320 Kbps (10 / 59:06)
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Reha Yeprem - Taha - 1 Senin Aşkından 05:06
Reha Yeprem - Taha - 2 Ebruli Rüya 08:01
Reha Yeprem - Taha - 3 Taif 06:38
Reha Yeprem - Taha - 4 Veda Hutbesi 05:28
Reha Yeprem - Taha - 5 Gri Bulut 05:01
Reha Yeprem - Taha - 6 Gözlerin 04:15
Reha Yeprem - Taha - 7 Bu Mektup Size Efendim 07:56
Reha Yeprem - Taha - 8 Veda Busesi 09:18
Reha Yeprem - Taha - 9 Yokluğunun Ardından 04:10
Reha Yeprem - Taha - 10 Uhud 03:09
Bu icerigi gorebilmeniz icin yapmaniz gerekenler:
  • içeriği görmek için tesekkur butonuna tiklamaniz gerekir (Mesajin sag kosesinde)


 

kenankamil

  • Ziyaretçi
Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz
« Yanıtla #1 : 25 Nisan 2011, 06:58:44 »
paylaşım için teşekkür ederim eline sağlık
 

xxxextra

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 1888
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 553 kez
  • Rep Puanı: 14
Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz
« Yanıtla #2 : 22 Mayıs 2011, 15:02:28 »
teşekkürler
BİTMEYEN SEVDAMSIN YA HZ.MUHAMMED S.A.V.
 

Asikovboy

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1387
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 117 kez
  • Rep Puanı: 10
Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz
« Yanıtla #3 : 05 Kasım 2011, 20:05:36 »
emegine saglik...
 

ilahiezgi

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 2959
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1476 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #4 : 11 Ocak 2013, 14:50:32 »
Allah razı olsun.
 

ilahiezgi

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 2959
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1476 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #5 : 16 Ocak 2013, 15:48:37 »
Allah razı olsun.
 

diamon63

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 3763
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 192 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #6 : 28 Ekim 2014, 14:48:06 »
ALLAH (C.C) Razı Olsun Kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler.
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık.
 

mmmutlu93

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 2842
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 23963 kez
  • Rep Puanı: 49
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #7 : 25 Aralık 2014, 14:07:53 »
Allah razı olsun!
Gizli linklerin nasıl açılacağını öğrenmek için Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap


 

Yaman02

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 130
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 12 kez
  • Rep Puanı: 0
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #8 : 24 Eylül 2017, 17:20:30 »
Tşk Ederim.
 

erten86

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 6997
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 238 kez
  • Rep Puanı: 1
Ynt: Reha Yeprem - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #9 : 15 Mart 2019, 23:19:51 »
Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...
 

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11762
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 309687 kez
  • Rep Puanı: 582
  • Cinsiyet: Bay
Wav Kalite Eklenmiştir. Cd Paylaşım İçin Gelgit'e Teşekkürler.
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: kardelen01, hak aşığı, hakansen967

43Kütahya

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3003
  • Etkinlik:
    2%
  • Tesekkur Edildi: 592 kez
  • Rep Puanı: 56
  • Cinsiyet: Bay
Allah razı olsun Emeğinize sağlık Teşekkür ederim
 

hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6020
  • Etkinlik:
    1.4%
  • Tesekkur Edildi: 3628 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Teşekkür ederim Allah razı olsun
 

erkandyk23

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1312
  • Etkinlik:
    0.4%
  • Tesekkur Edildi: 323 kez
  • Rep Puanı: 3
  • Cinsiyet: Bay
  • ÇORUM
Allah razı olsun Emeğinize sağlık Teşekkür ederim
 

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9349
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2292 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Reha Yeprem - Taha - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #14 : 10 Şubat 2022, 16:38:20 »
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Wav Kalite Eklenmiştir. Cd Paylaşım İçin Gelgit'e Teşekkürler.

ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık
 

andrewmemut

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2613
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 235 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Reha Yeprem - Taha - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #15 : 11 Mayıs 2023, 01:24:51 »
ALLAH Razı Olsun Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık çok Teşekkür ederim
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3606
  • Etkinlik:
    1.6%
  • Tesekkur Edildi: 840 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Reha Yeprem - Taha - Doğum Gününüz Kutlu Olsun Efendimiz 2006
« Yanıtla #16 : 26 Kasım 2023, 19:41:52 »
UHUD
Ey Efendimiz! Mübarek bedeninize ömürleri boyunca bir kere temas eden, cemalinizi bir kere gören canlı cansız her varlık, Size müptela kalıyor. Işığınızda kelebekler gibi pervane oluyorlar.
Uhud Dağına mübarek ayaklarınızı bastığınızda koca kayalar bu şerefli konuğun kendilerini şereflendirmesinden titremeyle, sarsılmayla heyecanlarını belli ediyorladı.
Bu aşktan, bu mutluluktan sarsılmalarını ancak Sizin telkin edici sözlerinizle dindiriyorlardı.
Uhud Dağı mübarek ayaklarınızın altında aşktan sallanırken, siz şöyle buyurduğunuz için sakinleşiyordu ancak:
“Eyy Uhud! dur. Senin üzerinde bir Nebi bir Sıddık ve iki şehit var.”
Ey Rasulun kılıcıyla düşmana saldıran Ebu Dücane’ye zemin olan Uhud, ne güzel bir dağsın.
Ey kainatın Efendisinin amcası, şehitlerin efendisi, Allahın arslanı Hz. Hamza’yı kucaklayan Uhud, ne güzel bir mekansın.
Ey Enes R.a.’ın mübarek kanının damla damla üstüne düştüğü Uhud, ne kederli bir dağsın.
Ey Cibril As. ve Mikail As.’ın, eteklerinde harp ettiği Uhud, ne büyük şahitsin.
Ey Allah’ın aşkıyla ve Rasulun sevgisiyle mecnun olan Hz. Vehbin R.a’ın şehit olduğu Uhud, ne güzel bir dostsun.
Ey eteklerinde şehit olup kanlı gömlekleriyle kefenlenip gömülen yetmiş sahabenin, yetmiş gökteki yıldızın ayakları altında serili Uhud, ne mübarek bir zeminsin.
Ey Allah’ın Resulu’nün: “Şu Uhud’tur, o bizi sever biz de onu severiz” sözlerine mazhar olan dağ, ne şerefli ne onurlu bir dostsun sen.

SENİN AŞKINDAN
Ayaklarının altından bir toz düşer mi diye,
Arkandan bir ümit yürüyenler var.
Sana dokunan rüzgar ne zaman gelir Ey Sevgili?
Okyanusun tam ortasında çalıkıp kalmış,
Nefessiz yelkenler, yorgun kaptanlar var.
Azat ettiklerin gidemedi, bir ümit kapının önünde.
Sensizliği ebedi esaret sayan kölelerin var.
Saraylarının önünde çağrını bekliyor bak,
Tacını, tahtını yakıp sana koşacak sultanların var.
Analar, babalar uğruna feda olmadı mı bir bir?
Daha feda olunacak canlar, cananlar var.
Adım adım gezdiğin topraklar bahtiyar En Sevgili,
Ayaklarını öpmemiş daha nice mekanlar var.
Bir gör başını okşadığın çocukların mutluluğunu.
Başları tozlu, avuçlarına hasret nice yetimlerin var.
Seni gören gözler ışıltıya gark oldu, sırrına erdi görmenin
Gözünün yaşı silinmemiş daha bekleyenlerin var.
En güzel şarkısını sana saklıyor bülbül,
Güllerin de senin için ayırdığı bir demet gülü var.
Şair son noktasını koyamadı şiirinin,
İlhamına muhtaç son dörtlüğü var.
Bir sürü eksik renk paletinde ressamların,
Fırçalar bir bir boşluğa vurup duruyor…
Ab-ı Hayat terin’e banıp tamamlanacak resimler var…
Müezzinler’in yetmiyor nefesleri bir duy,
La İlahe İllallah’ınla tamamlanacak ezanların var.
Kucağında binlerce şehid gözlerini yummadı mı?
Bak ufuklara mıh gibi çakılmış kalmış
Mübarek ellerini bekleyen açık kalmış gözler var.
Mezarların başında yazısız taşlar, isimsiz ölüler;
Gelip kaleminle ümmetimdir yazarsın diye,
Sabırla bekleyen naaşlar var, ölüler var!..
Ordular dağınık, kumandanlar şaşkın,
Eğeri hazırlanmış başıboş duruyor en önde,
Seninle şaha kalkacak, bembeyaz küheylanın var.
Cehenneme götürüyorlarken günahkarlar saf saf,
İçlerinde dönüp dönüp ardına bakanlar var.
Ne kadar olsalar da günahkar,
Son anda yetişecek peygamberi var.
Dünya döner, şems döner… Aşkınla feza döner,
Daha ellerinden tutup dönecek Mevlana’lar var.
Sevgisi tükeniyor Yunus’un tereddütü bundan,
Sevgisini tazeleyeceği sevgilisine ihtiyacı var.
Var olanlar senin varlığınla vardı…
Her varlığın sana ihtiyacı var.
Sensiz çıkılan yollar yokluğa vardı,
Varlığımızın Sebebi Efendim
Ümmetin Sana ihtiyacı var

TAİF
Sizi görüp size şefkatle bakmayan gözlerin vay haline…
Sizi işitip size inanmayan kulakların vay haline…
Yolunuzun üzerine taşlar koyan, dikenler serenlerin vay haline…
Vay haline Taif’de mübarek sakalınızdan süzülen yaşların ve kanların akmasına sebep olan o taşları atan ellerin sahibine…
Vay haline…
Ey bahtsız çocuklar… Hiç gül incitilir mi? Bir Peygamber taşlanır mı hiç?
Taif utandı, ağladı Taif. Atılan taş utandı, taş da ağladı.
O taşlar ki, hep mübarek ayaklarınızın altını öpmeye mübtelaydı.
Nur yüzünüze böyle temas etmek ister miydi hiç?
İstemezdi canınızı yakmayı.
İki dağ arasında küçük bir kentti Taif
Sizden bihaber yaşanları vardı. Henüz içmemişlerdi ellerinizden iman şerbertini tadını bilmiyorlardı daha…
Siz ne zaman Taif’e gitme kararı aldığınızda, bahtına ne zaman siz düştüğünüzde efendim Taifi’in, güllerle sevinçle karşılamaları lazımdı sizi.
Zira ebedi mutluluğu getiriyordunuz, zira sonsuz bir kurtuluşu vaat ediyordunuz
Onlara…
Ne gül uzattılar size, ne hakkıyla davrandılar.
Taşladılar sizi efendim,utanmadan, sıkılmadan, korkmadan taşladılar.
Gül yüzünüzden ümmetin affı için gözyaşı döküyorken, bir de mübarek kanınız eklendi buna…
Yaralanan ve kanayan yerlerinizden düşen damlalar eğer etseydi yere temas,
Alemin sonu olurdu. Biliyordu melekler…
Dört bir tarafınızda pervane olup her biri bin aleme bedel mübarek damlaları yakalamaya çalışıyorlardı yere düşmeden.
Çok yorgundunuz efendim, bir ağacın yanında oturdunuz, yüzünüzde kanınızla karışan göz yaşlarınız…
Sizi Taif’den taşlayarak çıkartan çocuklar evlerine bir utanç ile döndüler…
Anneleri hiçbir suyla çıkartamadı ellerindeki bu kiri.
Mübarek bedeninize temaz edip sizi inciten taşlar utançlarından bölündü, bölündü un ufak toz oldu.
Mübarek ağzınızdan gönlünüzün büyüklüğüne yakıştığı ve sadece ümmetini çok seven bir Peygamberin başardığı kelimeler döküldü…
” ALLAH`IM bilmiyorlar, onlari affet, bilmiyorlar ”
Senin Yanından oldum ben bir SÜRGÜN,
Sensizliğe ağlıyor kalbim üzgün,
Bülbüller Seni söyler dertli bugün

BU MEKTUP SİZE EFENDİM
Bu mektup size Efendim…Size sevdalı milyonlar adına yazıyor ve Size gönderiyorum… İçimden geçenleri anlatmaya tam anlamı ile anlatmaya kifayetsiz kalıyor kelimeler… Cümleler bir bir devriliyor belki… Ama Size layık olmayan aşkımı bu mektupla Size sunuyorum… Sizin asırlar önce bahsettiğiniz bir asırda yaşayan bir ümmetinizim…
Efendim… Ben üzerine güneş doğan, namazlarında o manevi derinliği yaşayamayan, kısaca Sizin uzak durmayı emir buyurduğunuz şeylere yakın olan biriyim… Geriye dönüp tükenen yıllarıma baktığımda size yazacağım, Size övünç ile bahsedeceğim hallerim yok ne yazık. İsmini duyunca hiç hıçkırıklara bulanamadım… Evet, elim kalbimde sizi andım. Sizin istediğiniz gibi. Ama ben isterdim ki. Mübarek isminiz anıldığı vakit iki büklüm olayım, gözyaşlarına boğulayım… Anam babam sana feda olsun Ya Rasulallah diye hıçkırıklarla birde ben sesleneyim...
Bu Sensiz geçen kaçıncı bahar
Kaçıncı mevsim söyle nerdesin
Cemre düşeli hayli gün oldu
Güllerim soldu söyle nerdesin.
Yazık ki Sizi sevmekten başka Size yazacağım hiç bir şeyim yok benim… Efendim Sizi rüyalarımda görmeyi de çok ama çok isterdim… Sizi görenler anlattılar Sizi. Sizin nur çehrenizden bahsettiler. Saçlarınızı gözlerinizi anlattılar. Sizi görenler size layık. Hallerinden belli. Ben Sizi görmeye hakkım olmadığının idrakindeyim. Yadırgamıyorum. Ama Efendim siz kapıları öyle apansız çalarsınız ki, çamurların içinde size uzanan elleri öyle apansız tutarsınız ki, beklide bu bendeki ümidi soldurmayan… Efendim eğer mektubumu okumaya layık bulursanız; biliniz ki, ben rüyalarımda hayalinizi dahi görmeye razıyım. Bir sabah uyandığımda gözlerimde hala duran gözyaşlarımın olmasını, yüzümde mübarek elinizin sıcaklığının gitmemiş olmasını o kadar çok isterdim ki… Bazen Sizinle uzun uzun konuştuklarını anlatanlar var. Bilin ki böyle büyük hayallerim yok benim. Haddimi bilirim. Konuşmasanız da bir nefesinizi duymak kâfi gelir bana. Bazen de ümmetinizden kimilerinin saçlarını okşuyor, kimilerine de uzun uzun tebessüm ediyormuşsunuz… Ahh… Ne büyük bir saadet.
Ya Rasulallah çok savrulduk sensizlik girdabında. Sana gerektiği gibi bağlanıp teslim etseydik kalplerimizi, bu ızdırap olan yaşantımız sükûnete erecekti muhakkak. Lakin şahsım adına yapamadım. Tövbelerimi samimiyetsizlik içinde gönderdim Rabbime… İyiliklerim riyalara bulandı. Çok yoruldum Efendim. Çok yoruldum. Şu karanlıklarda ışığınıza muhtacım. Ey Güllerin Efendisi bu hafta sizin kutlu doğum haftanız… Bizler kendimize yeni yeni günler ürettik… Annelerimizin, Babalarımızın, Sevgililerimizin hatta komşularımızla altın günlerimiz bile oldu. Kısacası üç yüz altmış beş günün üç yüz altmış beşini de bir hayali avuntu içinde doldurduk durduk. Ahh bir bilsen, Beraat gecesi, Kadir gecesi, Miraç gecesi varken bizler neler nelerle oyalandık hep.
Belki gelirsin diye ansızın
Her anımı ben Sana ayırdım
Dizimde derman gözümde yaşım
Tükendi bitti söyle nerdesi
Ya Rasulallah Sizi sevenler her gününü her anını Sizinle vuslat anıymış gibi yaşıyor. Ben de bir gül aldım bu gün. En güzelinden. En kırmızısından… ve en güzel kokanından… Siz olsaydınız aramızda eminim kapınızın önü güllerle dolardı… Ben kendi ellerimle vermeye çekinirdim utanırdım bekli de… Ama uykusuz kaldığım gecenin sabahında, ilk ışıklarlar kapınızın önüne bırakıp sizin için seçtiğim gülü; kapınızı çalıp hızla uzaklaşırdım. Uzaklardan gülümü ellerinize aldıktan sonra yüzünüze düşen dünyanın en güzel tebessümü seyrederdim… Size günün ilk gülünü ben vermek isterdim ya Rasulallah … Ben vermek isterdim…

YOKLUĞUNUN ARDINDAN
Ey bizim Efendimiz!
Ey bizim Sultanımız!
Aramızdan ayrılıp gittiğinizden buna yana geçen ondört asır hiç dinmedi hasret rüzgarları.
Mübarek isminiz ne zaman anılsa yeryüzünde, gönüllerine yıldırım düşenler, ellerini kalbine götürüp salavat getirenler var.
Adınızın anıldığı yerde oturmayı edepsizlik sayıp ayağa kalkan edep abideleri var.
Kahvaltılarına hep bir bardak fazla koyuyorlar ve evlerinin en güzel köşesini Size ayırıyorlar.
Yatmadan önce yastıklarını iki damla yaşla ıslatıyorlar Sizi rüyalarında görmek adına.
Siz hep yanlarındaymışsınız, onlarlaymışsınız gibi geçiriyorlar zamanlarını.
Tarık Bin Ziyad, Selahattin-i Eyyübi ve nice sevdalılarının ektiği tohumlar yeşerdi ve meyve verdi.
Bu meyvelerin tadını alıp ve bunun hazzına varan ve hala dört bir yana koşan 21. yüzyıl elçilerin var şimdi.
Ellerinde bavulları geride bıraktıları anaları ve babaları, sevdikleri hiç bilmedikleri diyaralara koşup insanların nefes aldığı her yere ulaşmayı ve o nefesleri şahadetle son buldurmayı kendilerine vazife edinenler var.
Bu kutsi altın nesil, ellerindeki aşk tohumlarını büyük bir şevkle gönül topraklarına serpmiş; hasat mevsiminin hazzını düşünmeden yollarını başka diyarlara çevirmişlerdir.
Tek sermayesi samimiyetleri ve size muhabbetleri olan bu gönül bahçivanları aşk meyvelerini sizin mübarek ellerinizden yemenin hayaliyle sıkıntı ve kederlerini unutmuşlardır.
Ey Efendimiz, kutlu sevdan nice gönül bahçivanlarının aşkıyla dünyanın dör bir yanına ışık tutuyor şimdi.
Kimi ümmetinin kalbine bir mum gibi sabırla, kimi ümmetinin kalbine bir kandil gibi nazlı ve  titrek, kimilerinin kalbindeyse öyle ihlasla yaşanıyor ki aşkın bir hilal misali ışıldayarak aydınlatıyor; alemin bütün karanlıklarını Sana susamış en ucra köşelerinin.
Newyork'ta bir gökdelenin en üst katında secdeye iniyorsa gecenin yarını nurlu bir alın bil ki senin aşkındandır.
Somali'de 17 yaşında bir genç aç karnıyla yatağına giriyor ve şükrediyorsa bu haliyle sahabiler gibi aç uyuyorum diye bil ki senin aşkındandır.
Üstüne kurşunlar yağarken bir zerre bozmuyorsa dikkatini namazını ihlası kaçmasın diye Irak'ta yaşlı bir kadın bil ki Senin aşkındandır Efendim.
Uykulardan uyanan gözlerin nemli olması Senin aşkındandır.
Açılan ellerde duaların kabulü için önce Senin mübarek isminin zikredilmesi Sana duyulan aşktandır.
ve Sensiz şu karanlık dibi görülmez dünyada anlamı olmayan şu ömrümüzü geçiriyorsak bu da Sana kavuşmanın ümidiyle, Sana ulaşmanın aşkından Senin aşkından ya Resulullah, Senin aşkındandır.

GÖZLERİN
Efendim gözlerin
Gözlerin Efendim
Şairlere ilham olur
Yıldızlar yalnız gözlerinin ziyasında pırıl pırıl
Kaybolan ne varsa aşka dair
Gözlerinde bulunur
Gözlerin Efendim
Kirpiklerinin arasında cennetin yanısımasıdır
Mecnunun bir kere bakması yeter
Gözlerin Leylaların unutulmasıdır
Efendim gözlerin
Gözlerin Efendim
Şefkat gözlerinde her an hazır durur
Annen Amine de merhammeti orada bulur
Hamza cesursa sebebi aşina
Her seferden önce Seninle göz göze durur
Senin sığındığın mağara Hira
Muhtaçların sığındığı yer de gözlerin
Kurak gönüllerin beklediği ilk cemre orada
Bir Ümmet'in doğduğu yerdir gözlerin
Gözlerin Efendim
Bir alem gözlerinin hatırına kuruldu
Yıldızın güneşin ziyası gözlerinden verildi
Kelebekler aşktan kirpiğine takıldı
Bir an olsa da kapama gözlerini
Kalplerin ritmi gözlerine...

Ne zaman yağmur yağsa
O zaman ağla gözlerim
Yağmur gibi Allah'a
Sende yalvar gözlerim
Efendim gözlerin
Gözlerin Efendim
Kirpiklerinin arasında cennetin yanısımasıdır
Mecnunun bir kere bakması yeter
Gözlerin Leylaların unutulmasıdır
kurak gönüllerin beklediği ilk cemre orda
bir ümmetin doğduğu yerdir gözlerin
Çisil çisil yağ yağmur
Damla damla düş yaşım
Affım için Allah'a
Terk et beni gözyaşım
Yağmur gibi Allah'a
Sende yalvar gözlerim

EBRULİ RÜYA
Hu Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah
Hu Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah
Hu Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah
Gökyüzü tatlı bir telaş içinde
Meleklerin ellerinde yeryüzüne bir nuru dilara iniyor
Öyle bir nura sahip ki meleklerin ellerindeki
Yıldızlar sönük kalıyor yanında
Bu gece gökyüzünü bu nuru Dilara aydınlatıyor
Elleri titriyor meleklerin acaba incinir mi diye narin bedeni ellerindeki emanetin
Öyle bir güne uyanacak ki âlem birazdan sanki tüm manasızlıklar manaya kavuşacak
Tanyeri Mekke'de bir evin odasında kızıllaşmaya başladı
Bu sabah güneş o evin odasından doğacak ve aydınlatacak âlemin bütün karanlıklarını
Yataklarında uyuyan Mekke sakinlerini uyandıran Ebruli Bir Rüya var bu gece ansızın yataklarından kaldıran.
Ebu Cehill’ere Ebu Leheb’lere Ebrehe’lere korku veriyor bu rüya
Ebubekir’lere Ömer’lere anlam veremedikleri bir huzur bırakıyor
Tüm sultanların tahtı sallanıyor
Zira tahtların gerçek sahibi doğacak birazdan
Sultanlar sultanı doğacak
Güllerin arasına öyle bir koku siniyor ki ansızın
Anlıyorlar bu koku çok tanıdık
Bu özümüzün kokusudur evet Güllerin Efendisi geliyor
Âlemin bütün canlıları göç hazırlığında
Zamana ve mekâna aldırmadan hep birlikte koşuyorlar doğduğunuz yere
Size koşuyorlar doğacağınız ana şahitlik etmek için
Ya Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah
Ya Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah
Ya Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah
Kelebeğin ömrü bir günlük ve o bunun farkında
Doğacağınız odanın penceresine konuyor
Sizi bir kere görmek tek arzusu sizi bir kere görüp
Geriye kalan kısacık ömrünün yani saatlerinin hayalini sizinle süsleyip öyle ölme arzusunda
Sene 571 Nisan ayı 20.gününde sabaha karşı bir zaman dilimi
Saatler dakikaların dakikalar saniyelerin saniyeler de anların hazzına vararak yaklaşıyor doğacağınız ana ne yelkovan akrebi ne de akrep yelkovanı kovalıyordu Ay da vardı gökyüzünde güneş de yıldız da vardı bulut da sis de yağmur da
Kısaca kimse kaçırmak istemiyordu bu Kutlu Doğumu
Her canlı istiyordu ki hep bu an kalsın hep bu an olsun hep o an sürsün
Ve öyle bir an geldi ki bir noktadan başlayıp sonsuzluğa kadar hızla yayılan derin bir sessizlik ve bir sükûnet yayıldı kâinatın her köşesine
Karıncalar adımlarını durdurdu
Kuşlar kanat çırpmayı bırakıp en yakın yere kondu
Örümcekler ağ örmeyi durdurdu
Gök sustu ve rüzgâr kuytu bir köşeye çekildi bu derin sessizliğin ahengini bozmamak adına
Birazdan duyulacak olan yaratılanların en güzel en kutsi en edebi ve Davudi sesini duymak için
O ses ki Vahşileri Yahşi edecekti bir gün
O ses ki kalplerin mührünü kıracaktı
Ve O ses ki gün gelecek Ya Rabbi Ümmetim ümmetim diyecekti sadece
O ses ki en doğru en emindi
Son yıldız da kaydı gökyüzünden son yaprak yere düştü
Son saniye son saniye'nin kapısını çaldı
Ve ve kısa sıcak bir nefes yayıldı
Önce yeryüzünde her zerrenin içine işleyip ısıtan ardından bir miski amber kokusu ruhları mest eden ve hayran eden derinlerden bir ses duyuldu
Doğan nurlu bebeğin üstüne Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun
Sırtımda mührüyle bir mübarek bebek doğdu öptü bir buse ile alınları
Leylalar Mecnun'dan Mecnunlar Leyla'dan vazgeçti çoktan
Âlemler en güzel en anlamlı hediyesini aldı
Kâinatın sultanı Allah'ın Resulü ümmetin Peygamberi
Güllerin Efendisi doğdu
Doğum gününüz kutlu olsun Efendim
Nice asırlara ve nice sonsuzluklara
Ya Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah
Ya Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah
Ya Allah Ya Allahu ya Allah ya Allah

GRİ BULUT
Sizi görüp size şefkatle bakmayan gözlerin vay haline
Sizi işitip size inanmayan kulların vay haline
Yolunuzun üzerine taşlar koyanların dikenler serenlerin vay haline
Vay haline Taif’te mübarek sakalından süzülen yaşların ve kanların akmasına sebep o taşları atan ellerin sahibine vay haline
Ey bahtsız çocuklar
Hiç Gül incitilir mi bir peygamber taşlanır mı hiç?
Taif utandı ağladı Taif
Atılan taş utandı taş da ağladı
O taşlar ki hep mübarek ayaklarınızın altını öpmeye müptelaydı
Nur yüzünüze böyle temas etmek ister miydi hiç
İstemezdi canınızı yakmayı
İki dağ arasında küçük bir kentti Taif.
Sizden bihaber yaşayanları vardı
Henüz içmemişti ellerinizden iman şerbetini
Tadını bilmiyorlardı daha
Siz ne zaman Taif’e gitme kararı aldığınızda
Bahtına ne zaman siz düştüğünüzde Efendim Taif’in
Güllerle sevinçle karşılamaları lazımdı sizi zira ebedi mutluluğu getiriyordunuz
Zira sonsuz bir kurtuluşu vaat ediyordunuz onlara
Öyle bir anahtar veriyordunuz ki
Açtığı kapı sonsuz bir âlemin sonsuz saadetleriyle buluşturacak onları
Ne gül uzattılar size ne hakkı ile davrandılar
Taşladılar sizi Efendim utanmadan sıkılmadan korkmadan taşladılar
Gül yüzünüzden ümmetin affı için gözyaşı döküyorken bir de mübarek kanınız eklendi buna
Yaralanan ve kanayan yerleriniz düşen damlalar eğer etseydi yerle temas
Âlemin sonu olurdu biliyordu melekler bunu
Yakalamaya çalışıyorlardı yere düşmeden
Çok yorgundun Efendimiz bir ağacın yanında oturdunuz yüzünüzde kanınızla karışan gözyaşlarınız
Sizi Taif’ten taşlayarak çıkartan çocuklar evlerine bir utançla döndüler
Anneleri hiçbir suyla çıkartmadı ellerindeki bu kiri
Mübarek bedeninize temas edip Sizi inciten taşlar utançlarından bölündü bölündü un ufak toz oldu
Mübarek ağzınızdan gönlünüzün büyüklüğüne yakıştığı ve sadece ümmetini çok seven bir Peygamberin başardığı kelimeler döküldü
Allahım bilmiyorlar onları affet bilmiyorlar
Senin yanından oldum ben bir sürgün
Sensizliğe ağlıyor kalbim üzgün
Bülbüller Seni söyler dertli bugün
Kutlu olsun doğum günün
Senin yanından oldum ben bir sürgün
Sensizliğe ağlıyor kalbim üzgün
Bülbüller Seni söyler dertli bugün
Kutlu olsun doğum günün

VEDA BUSESİ
Sana o kadar alışmıştı ve bağlanmıştı ki âlem bu veda gönüllere hicran düşürdü
Ayrılığı ima ettiğin her söz yıldızları yere düşürdü
“Bir gün ben de aranızdan ayrılacağım” cümlesi ile başlayan hitabınız gönüllere hicran düşürdü
Nasr Suresi ilahi kattan vahiy olunca nur kalbimize
Siz anlamışsınız Efendim Rabbimizin sizi yanına çağırdığını
Hz Ömer Radıyallahu Anh bu surenin anlamını tüm sahabeye bu sureden ne anladıklarını sormuştu
Her ağızdan farklı yorumlar yükseliyordu
Gönüllerinden bu surenin efendilerinin çok yakında yanlarından ayrılacağını idrakinde olanlarsa tüm benlikleri ile buna inansalar da acı gerçeği dillerine dökemiyorlardı.
İbni Abbas radıyallahu anh henüz küçük bir çocuktu
Pusulara çekilmiş dilinde Nasr Suresi hicran gözyaşları döküyordu
Siz İbni Abbas Radıyallahu Anhı görüp yaklaşıyordu ve ağlama sebebini sorduğunuzda
Ey Allah'ın Resulü bu sure benim anladığım gibi sizin bizlere vedanızın bir işareti mi?
Evet düşündüğün gibi ey amcamın oğlu buyurduğunuzda İbni Abbas Radıyallahu anhın gözlerimde
Hazır Duran iki damla yaşın da düşmesine sebep olmuştunuz
Arafat meydanında Siz bir nurdunuz
Sahabe etrafınızda pervane gibi dönen kelebek
Dudaklarınız dökülen kelimeleri bekliyorlardı merakla
Ey insanlar
Bilmiyorum belki bu seneden sonra burada ebedi olarak görüşemeyeceğiz
Kelamı ile başladınız hutbenize bir acı hicran düştü teker teker âşıkların gönüllerine
Yüzlere hüzün perdesi indi birer birer gönüller apansız veda kelimesiyle
Dudaklar titredi dizlerin bağı çözüldü boyunlar büküldü
En önlerde sizin en yakın dostunuz
Hz Ebubekir radıyallahu anh bembeyaz sakalları sırılsıklam
Titreyen elleriyle gözyaşlarını silmeye takati yok
Ve Bilali Habeşi radıyallahu anh Hicran makamında okuyor ezan-ı Muhammediyeyi
Hıçkırıkları ile bölünüyor nidaları Haydi namaza haydin namaza koşun kaçırmayın Zira Allah Resulü ile kılınan son ibadetlerinizi kaçırmayın haydi namaza
Her bir teli âlemlere bedelli saçlarınızdan bir tutam kestiniz
Sahabelere bir hatıra niyetinde dağıttınız tek tek bağırlara basıldı her tel buram buram koklanıp hasrete hazırlandı gönüller
Mescitte son hutbelerinizden biri için minbere çıktınız usul usul dilinizle Allah'ı hamd ederek
Gül benzini Hicran renkleri karışmış bir haldeydiniz Efendim
Siz konuştukça bir hıçkırık cemaat içinde diğerlerini bastırıyor
Kadim Sadık dostunuz
Ebubekir radıyallahu anh bu hali görüp muhakkak ki arkadaşlığı hususunda ve malı hususunda insanların Bana en ihlaslısı Ebubekir sözleri ile gönlünü alıyorsunuz Sadık dostunuza
Ve ekliyorsunuz aranızda kimin arkasına vurduysa işte arkam kimin alacağı varsa işte malım
Analar babalar canlar cananlar sana feda olsun ya Resulallah
Bizler kim Sen de haklarımızın kalması kim
Aradan bir ses yükseliyor Ukkaşe radıyallahu anh ya Resulallah
Tebük seferi dönüşünde devenize vurmayı istediğiniz kırbaç bana isabet etmişti diyor
Ben sizden hakkımı talep ediyorum derin bir sessizliği ve şaşırmayı gül nidanızla kestiniz
-Kırbacı getirin
Hz Ömer radıyallahu anh dayanamayıp araya atılmıştı
Ya Ukkaşe ne yapıyorsun illaki düşündüğünü yapmak istiyorsan işte sırtım işte başım ne olur bana vur
Efendim Yüce gönlünüz ve emin dudaklarınız hakkın sahibinden alınmasına emir buyurdunuz
Ukkaşe şöyle seslendi
Ey Allah'ın Resulü kırbaç benim sırtıma isabet ettiği vakit sırtım çıplaktı
Akıllar ve idrakler tekrar şok geçirdi
Yapma Ukkaşe ne yapmaya çalışıyorsun vazgeç
Gözler yumuldu kulaklar ellerin arasında kaldı
Bu gönül tellerine dokunacak hicran seslerini duymamak için
Siz mühürlenmiş mübarek sırtınızı döndünüz Ukkaşe Radıyallahu Anha doğru
Ukkaşe radıyallahu anh elinden yere bıraktı kırbacı
Yüzünü mübarek sırtınıza sürmeye başladı ağlayarak ağlayarak
Öptükçe derinleşti hıçkırıkları öptükçe dindirdin ızdırabını
Ey Efendimiz Ey başımızın tacı Ey müjdeleyicimiz Ey analarımızı babalarımızı mallarımız canlarımızı uğruna vereceğimiz sevgilimiz
Eşiniz Hazreti Âişe Radıyallahu anhanın kucağında
Mübarek eliniz gökyüzüne doğru Allah'ı zikrederek ve ölüm anında bile
Çok sevdiğiniz ümmetiz düşünerek bizlerden ayrıldınız
Yüce Rabbimize kavuştuğumuz
Kevser havuzunun başında beklediğinizi söylemiştiniz ebedi âleme göçmeden önce
Sizin yanınıza sizi layıkıyla ananlar Size layık olanlar ulaşır ancak
Hz Hamzalar Hazreti Ebu Bekirler Hazreti Bilaller
Said Nursi’ler Geylaniler Mevlanalar ulaşır ancak
Şahsım adına ben cehennemde yanarken burnuma Cennet mekânınızdan gelen kokunuza
Arada bir gözlerimin önünden geçecek Nur Çehrenizin hayaline ve siz kabul görürseniz eğer
Kafanızın önünde Kıtmir olma razıyım ya Resulallah

VEDA HUTBESİ
Sen bir gül ol ben yağmur buluşalım artık
Sen ağla de ben ağlarım Senin avuçlarına
Bir toz olup bulurum Senin ayak izlerini
Sen bir gel de koşarım Senin ardından
Bir yağmuru bir rüzgârı bir dağları dinle
Bir yıldızı bir güneşi bir hilal izle
Hep bir ağızdan hep Seni anıyoruz Efendim
Gökyüzünde Senin için arıyoruz Efendim
Size âşık bir de gri bulut
Doğacağınız andan itibaren vefatınıza kadar geçen süre zarfında yani sizin ömrünüz olan zamanın bu en değerli en kıymetli diliminde sizi korumayı kendine vazife edinmiş ve bu aziz görevi kendisine emrolunmuş gri küçük bir bulut
Attığınız her adımda gözlerini bir an dahi üzerinizden ayırmayan evrenin ve yaratılanların en kıymetlisi olan size bir hal gelmesinden korkan bir bulut
Doğacağınız evin tam üzerinde belirtmişti daha Siz dünyayı şereflendirmeden önce
Gökyüzündeki diğer kümelerden daha farklı daha aziz bir görevi vardı onun
Ey Efendimiz bir sevinç nidası duyulmuştu gökyüzünden yeryüzüne yayılan
Kısa süreli bir yağmur inmişti doğduğunuz evin avlusuna özlemle inen yağmur taneleri
İşte bu ses Sizin doğuma sevilmenin nidası ve yağmur da ömrü boyunca yaratılanların en hayırlısına eşlik etmenin mutluluk gözyaşlarıydı
O buluta emrolunmuştu ki Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e adım adım gezdiği her yerde
Her mekânda ona gökyüzünden bir hal gelmeyecek
Nasıl ki Mekke müşriklerinin ellerinde hurma dallarıyla serinliğini ve gölgeliğini sağlayan köleleri varsa gölgelerimiz ve serinliğini seçilmiş bahtiyar gri bir bulutunuz vardı
Gökyüzünde Peygamberlerimizin bir nişanıydı o bulur Rahip Bahira henüz Siz 12 yaşındayken amcanız Ebu Talip ile Basra'ya geldiğinizde Peygamberliğiniz bu gri küçük bulutu görerek anlamıştı
Sizin Bulunduğunuz Kervan Basra’ya yaklaşırken üzerinizde ilahi bir kalkan misali duran ve adım adım sizi takip eden o gri bulut vardı
Sizin şereflendirdiğiniz kervan kuru bir ağacın yanında duraklamıştı bir an
Âlemlerin Efendisi'nin şereflendirdiği bir mekânda kuru bir ağaç olamazdı olmadı da.
Sevdalınız o bulut öyle bir aşk ile yağdı ki mekâna kuru dallar yeşerdi
Susuz mekân suya doydu
Efendimiz Sizin bu âlemden ayrıldığınız gün o küçük bulut bizlerden ayrıldı
Kim bilir şimdi hangi mekânı ıslatıyordur gözyaşlarıyla
Size duyduğu büyük özlemle
Bir yağmuru bir rüzgârı bir dağları dinle
Bir yıldızı bir güneşi bir hilal izle
Hep bir ağızdan hep Seni anıyoruz Efendim
Gökyüzünde Senin için arıyoruz Efendim
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap